9 Şubat 1971 günü Apollo 14 ile uzaya çıkarak, uzay yürüyüşü gerçekleştiren Edgar Mitchell ise uzaylıların varlığına o kadar inanmıştı ki, emekliye ayrılarak hayatını UFO araştırmalarına adadı. Mitchell bir açıklamasında, 1940’lardan beri diğer gezegenlerden dünyaya gelen binlerce UFO’nun kaydedildiğine emin olduğunu söylemişti.
16 Temmuz 1969 günü, Ay’a yollanan ilk insanlı uzay aracı olan Apollo 11’in de inanılmaz hadiseler yaşadığı öne sürüldü. Apollo 11, 17 Temmuz’da Dünya ile Ay arasındaki yolu yarıladığı gün, astronotlar Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin(Buzz) Aldrin, yolculuklarında yalnız olmadıklarını fark ettiler. Bir UFO onları takip ediyordu. İki gün sonra, yani 19 Temmuz’da, saat tam 18.00’da astronotlar, tekrar ortaya çıkan ve kendilerini takip eden UFO’yu kameraya çektiler. Aya ayak basılacağının önceki günü ise, Aldrin, Lunar Module, yani ay modülüne geçti ve teçhizatı kontrol etmeye başladı. Yakın çekim kamerasını kontrol ederken, kamera çekmiş olduğu UFO görüntülerini göstermeye başladı. Kamera çekime devam etti, bu esnada hareket halindeki UFO’ların bir çeşit sıvı akıttıkları görülüyordu. Görülen UFO’lar iki taneydi ve Rus kozmonot Kovalyonok’un anlattıklarına benzer özellikler gösteriyorlardı. Cisimler bazen bir araya gelip tek bir parça halini alıyor, bazen de ayrılıp kendi yönlerine gidiyorlardı. Astronotlar sonraki ifadelerinde cisimlerin belirgin bir zekâ ile yönlendirildiklerini belirttiler.
Üçüncü karşılaşma ise 21 Temmuz’da, saat 00.26’da yaşandı. Bu vaktin 1 saat öncesi içinde, sırasıyla Armstrong ve Aldrin Ay’a ayak bastılar. Onlar taş örnekleri toplarken, Collins uzay aracının kumanda merkezi “Columbia” içinde Houston’la konuşuyordu. Ortaya çıkan konuşma ise beklenenin dışındaydı:
Columbia: Houston’ı arıyoruz. Burası Columbia.
Houston: Devam et Columbia.
Columbia: Lunar Modülünü bulamadım. Ama bazı küçük ve garip beyaz cisimler gördüm. Koordinatları 0,3, 0,76. Kraterin güneybatısındalar. Eğer oradalar ise onlar da görmüş olmalılar.
Buzz Aldrin, yıllar sonra bir belgeselde “ne olduklarını anlayamadıkları bir cisim ile karşılaştıklarını ancak görmezden gelip göreve devam etmeleri gerektiğini” anlattı:
21 Temmuz günü saat 13.55’te Apollo 11 Ay’da ayrılırken, sabit kamera Lunar Modülünden Ay’ın uzaklaşan görüntüsünü çekmeye devam ediyordu. Çerçevenin yukarı sağ köşesinden, şekli çok belirgin, beyaz bir UFO geçip giderken görüntülendi. Kısaca Apollo 11 insanlık adına gerçekten sanılandan büyük bir adımdı. Ancak her şey bu kadarla bitmiyordu.
Apollo 11, 16 Temmuz’dan 21 Temmuz’a kadar olan sürede üç kez direkt olarak UFO’larla karşılaşmış ve çekilen resim ve görüntüler dışında ses kayıtları da yapılmıştı. NASA’ya ulaşan ses kayıtları oldukça kulak gıcıklayıcı, çok yüksek süratte hareket eden cisimlerden geldiği düşüncesini yaratan ve vınlamaya benzer sesler içeriyordu. Bu seslerin Apollo 11’den gelmediği şüphesizdi, kısaca UFO’ların bilinen ilk ses kayıtları da yapılmış oluyordu. Sesler duyulduğu zaman Apollo kontrol mekiğinden şu telsiz konuşması yapıldı:
“Burası Apollo kontrol. Halen Apollo 11’den gelen garip sesler için bir açıklama yok. Görevin ilerleyen saatlerinde bu seslerin ne olduğunu anlamaya çalışacağız.”
Aşağıdaki videoda, söz konusu sesler 02:16’dan itibaren duyulabilyor:
Collins Ay Modülünde Houston ile gözlemlerini paylaşırken, Aldrin Ay yörüngesinde inanılmaz olaylara tanık oluyordu. “Kardan adam” görüntüsünde parlak bir cismin (büyük daire arkada, küçük daire önde) batıdan doğuya doğru hareket ettiğini görüyor. İki UFO’dan büyük olanla küçük olan çok yakın hareket ediyorlar ve neredeyse değiyorlar. Aldrin tüm gördüklerini kameraya çekti ve dakikalar boyunca ayın yüzeyinde uçan, alçalan, kaybolup yeniden beliren UFO’ların görüntülerini kaydetti. Apollo 11 tarafından çekilen görüntüler ilk olarak CBA şirketi tarafından yayınlandı. Her ne kadar UFO’ların kesin kanıtı olmasalar da, Dünya dışı belli başlı cisimlerin uzayda var olduklarını gözler önüne seriyorlardı:
Aldrid, tüm bu gözlemleri sırasında, beraber hareket eden cisimlerin aralarında inanılmaz miktarda bir sıvı boşaltıldığını gördü. Bunu arkalarında bıraktıkları bir iz olarak düşünen Aldrin, aynı zamanda bunun hareket sistemleri ile alakalı olduğunu, egzoz olabileceğini düşündü. Bunun gibi, Apollo 11’in çektiği 1,500’den fazla resim, insanlık için muhtemelen beklenmedik bilgiler de saklıyordu…
Mart 1989. Discovery uzay mekiği eski bir hava kuvvetleri komutanı olan astronot John Blaha’nın kontrolünde uçuş yapıyor. Blaha, üsteki kontrol sorumlusu ile gizli bir NASA hattında şu telsiz konuşmasını yapıyor: “Houston, … burası Discovery, halen uzaylı aracını gözlem altında tutmaktayız.”
Uzayda UFO hadiselerinin ardı arkası kesilmezken, Profesör Allen Hyneck yeni bir teori ile çıkagelir. Ona göre, karşılaşılan Dünya dışı varlıklar başka bir boyuttandır. Hyneck şunları der: “UFO gözlemlerinin en ilginç noktalarından bir tanesi, uzay ve zaman içinde belirgin bir izolasyon gerçekleşmesidir. Gözlemler genelde tek bir bölgede yaşanmaktadır ve kısa bir süre için devam etmektedir. Bazen UFO’lar belirsiz bir yerden belirmekte, yine belirsiz bir yerde kaybolmaktadırlar. Bu durum, başka bir gezegenden olmasına karşılık, paralel bir gerçekliği öne sürmektedir.
İngiltere’de, daha 1940’lı senelerde, “The Flying Saucer Review” adlı bir UFO dergisi bulunmaktaydı ve dünyada kendi alanının öncüsüydü. Derginin tarihi boyunca araştırmacı ufolojist olan 50 tane editörü oldu. Bunlardan biri ve en ilgi çekeni 2003 senesinde, 95 yaşında hayata gözlerini yuman Gordon Creighton’dı. Creighton öne sürdüğü teoride, görülen uzaylı araçlarının, uzayın derinliklerinden türeyip geldiklerine dair hiçbir kanıt bulunmadığını söylüyordu. Kısaca, o da dünya dışı varlıkların başka bir gezegenden değil, başka boyutlardan gelebileceğini iddia ediyordu.