7 Kasım 1975. 1970’lerde UFO tartışmaları Amerika’da iyice kızışmaya başlamıştı. Tartışmaların yeni boyutu devlet ile araştırmacılar arasında yaşanıyordu. UFO araştırmacılarından Donald E. Keyhoe, askeriyenin ve FBI’ın, ellerine geçen her türlü UFO gözlem bilgisini anında kamuoyundan sakladıklarına ve her şeyi gizli tuttuklarına dair bir makale yazdı. Makale kısa zamanda en çok okunanlar listesinde başı çekmeye başladı ve tartışmaları kızıştırdı. Keyhoe ciddiydi. Orduda yer almış ve uçuş tecrübesi olan bir asker olan Keyhoe, kendi tanıdığı üst düzey yetkililer dâhil birçok kişinin insanlardan bilgi sakladıklarını ve bu bilginin “inanılmaz derecede” önemli olduğunu belirtiyordu. Bir konuşmasında, “yetkililerin üst mevkilerden aldıkları emir doğrultusunda insanlardan her türlü bilgiyi daha kamuoyuna ulaşmadan sakladıklarını ve sürekli UFO’ların varlığını reddettiklerini” söyledi.
Keyhoe ile FBI arasındaki ilişkiler daha 1950’lerde kızışmaya başlamıştı. 22 Eylül 1958 tarihinde Keyhoe FBI’ya bilgi talep eden bir mektup gönderdi. 4 gün sonra FBI’dan gelen cevap şöyleydi: “Bu büro açıklanabilecek olan tanımlanamayan belirsiz cisimler hakkında bilgiye sahip değildir. Ancak bu, bu büronun tanımlanamayan uçan cisimler hakkında bilgi sahibi olduğunu ima etmez. Başka bir gezegenden gelen, dünya dışı varlıklara ait olduğu kanıtlanmış bir cisim ile iletişim kurmak, bu büronun sorumluluğu değildir.” İmza o dönemin FBI başkanı ve önceden bahsettiğimiz gibi olayların üzerini örtme amacı güden John E. Hoover’a aitti.
Peki tanımlanamayan uçan cisim ya da dünya dışı varlıkları gözlemlemek, onlarla karşılaşmak ne demek? Bu araştırmalar sonucunda 6 başlık altında kategorize edilmiş:
a- 1. türün Yakın Karşılaşmaları: Bir UFO görmek,
b- 2. türün Yakın Karşılaşmaları: UFO görmek ve uçan cismin ışıkları, toprakta bıraktığı izler, yarattığı elektrik alanı gibi fiziksel kanıtlara rastlamak,
c- 3. türün Yakın Karşılaşmaları: Bir uzaylı ya da uzaylı yapımı nesne ile temas kurmak,
d- 4. türün Yakın Karşılaşmaları: Uzaylılar tarafından kaçırılmak, genel olarak deneye tabi tutulmak amacıyla, gönülsüzce uzaylılar tarafından UFO’ya götürülmek,
e- 5. türün Yakın Karşılaşmaları: Dünya dışı varlıklarla, genel olarak metafiziksel olarak temas kurmak,
f- 6. türün Yakın Karşılaşmaları: Bir UFO yakın gözlemi sonucunda yaralanmak veya ölmek.
Peki dünya tarihinde ne kadar çok yakın UFO gözlemi yaşandı? Bu rakam, 1965 senesinin yaz aylarında Amerika’da 500’ün üzerindeydi. 70’lere gelindiğinde Keyhoe gibi araştırmacıların tepkisi, saklanan bilgiler yüzünden iyice artmıştı.
21 Mart 1966 gecesi, Michigan’da bulunan yatılı kız lisesi Hillsdale kolejindeki bir öğrenci Savunma Bakanlığını arar. Saat 10.32 civarıdır. Sesi titreyen öğrenci, 56 kız öğrenci olan yurdun pencerelerinden ne olduğunu anlayamadıkları bir cismin gözüktüğünü söyler. Saat 11’de ikinci bir telefon gözlem için yardım ister. Görülen cisim yanıp sönen kırmızı, yeşil ve beyaz renklere sahiptir. Yurdun yaklaşık 2 kilometre ötesindedir, her 1 dakikada içinde yaklaşık 100 metre alçalıp yükselmekte, aynı zamanda sağa-sola hareket etmektedir. Hillsdale sivil savunma yöneticisi William Van Horn yanında birkaç kişi ile gözlem yapmaya gider. Horn, verdiği ifade de, cisme yaklaştıkları zaman cismin yaydığı ışınların inanılmaz berraklaştığını, ardından devasa olan cismin yerden 300–500 metre yükselerek tekrar alçalmaya başladığını anlatır. En sonunda sabah 04.30 civarında cisim yok olur. Çevrede atmosfer, toprak koşulları, radyasyon ve bataklık gazları gibi onca test yapılır. Ancak hiçbiri bir UFO gözlemi olmuş olduğunu çürütecek kadar yeterli kanıt oluşturmaz.
Hükümet UFO araştırmaları emri veriyor
Dönemin ABD başkanı Gerald Ford, artan UFO gözlemleri ve ülkesinin bir uzaylı istilası endişesi yaşaması yüzünden o kadar rahatsız olur ki, olayın tamamen çözülmesi ister. 5 Nisan 1966 günü, UFO tartışması belki de inanması güç ama Amerikan kongresine sıçramıştır. Kongre yaptığı oturumlar sonunda, ülke çapındaki UFO esrarını çözmek için saygın bir üniversitenin görevlendirilmesini kararlaştırdı. Kazanan University of Colorado oldu. Üniversitede oluşturulan ekibin lideri ise Edward Condon’du. Condon, nükleer fizikçiydi ve kuantum mekanikleri alanında özelleşmişti. İkinci Dünya Savaşı’nda ise nükleer bomba ve radar teknolojisi çalışmalarında yer almıştı. İki senelik araştırmaların sonunda, 36 yazarın oluşturduğu, 1465 sayfadan oluşan, yarım milyon dolara mal olan ve yüzlerce UFO gözlemi olayını ele alarak oluşturulan “Project Bluebook” adlı rapor yayınlandı. Ancak sonuç bir hayal kırıklığıydı. Condon ve ekibi, yaşanılan olayların anormallik içermediğini, geleneksel açıklamalar ile izah edilebileceklerini savundu ve gelecek araştırmaların zaman kaybı olacağını belirtti.
Project Bluebook raporunun son kısmı “Sonuçlar ve Yorumlar”dı. Buradaki genel yorum ise şöyleydi: “Bizim genel olarak ulaştığımız sonuç, son 21 sene içinde bilimsel bilgi birikimine eklenen hiçbir şeyin UFO’lardan sağlanmadığıdır. Buna dayanarak, ileride yapılacak olan UFO araştırmalarının bilime katkısı olacağı beklentisinde olmak çok doğru olmayacaktır…” Ancak devam eden gözlemler tersini savunmaktadır.
17 Nisan 1966. Portage Country, Ohio’da şerif yardımcısı olan Dale Spaur ve Barney Deff, bir ihbar üzerine kırsal alandaki bir yolda terk edilmiş bir araç bulurlar. Aracın kapısı açıktır ve etrafta kimse yoktur. Aracı incelerken ağaçların arasından gelen bir ışık fark ederler. Işığa yaklaştıkça ışık iyice aydınlanır ve gözle bakılamayacak bir hal alır. İki polis arabalarına atlar ve telsizden ihbar edilen UFO’yu gördüklerini söylerler. Cisim yaklaşık 1 kilometre genişliğinde, yarım kilometre uzunluğundadır. Yaklaşık 170 km hızla hareket etmektedir. Cisim yerden yaklaşık 20 bin metre yükselir. Cisim metalik görünümlüdür, yüzeyi kendi kendini aydınlatan bir özelliğe sahiptir.
Takip esnasında telsizden iletişim kurdukları Wayne, Houston’da onlara katılır. Üçü bir benzin istasyonunda depolarını doldurmak için durduklarında, başka bir polis Frank Panzanella ile karşılaşırlar. UFO görüş alanlarındadır. Üçü Pennsylvania-Ohio sınırına kadar cismi takip eder. Ancak bir köprü altından geçerken izini kaybederler…