Peki uzaylılar nereden gelebilir? Kendi galaksimizi ele alırsak, Dünya’ya, ya da kendi güneş sistemimize en yakın olan bir diğer sistem Alpha Centuri. Eğer günde 1 milyon mil, yani 1 milyon 609 bin km yol alabilseniz, bu sistemden Dünyamıza gelmek tam 70 bin sene sürecektir. Ancak bu ihtimal sadece Dünya’ya gelen uzaylıların Alpha Centuri’de yaşadığı varsayımında geçerli bir olasılık olabilir. Eğer daha uzaktan geliyorlarsa? Bu da gerçekten inanılmaz bir teknolojiye sahip olmaları demektir.
Bu araştırmayı Dünyalılar için yaptığımızda uzaylılara göre vahim bir sonuç elde ediyoruz. Eğer 10 mürettebatlı bir uzay aracı yapıp onu en yakın yıldızlardan birine 5 ışık yılı hızında, yani ışık hızının %70’iyle gönderip tekrar geri dönmesini isterseniz, harcamanız gereken enerji ABD’nin bir senede kullandığı toplam enerji miktarının en az 500 bin katı olacaktır.
7 Ocak 1948, öğleden sonra saatleri. Kentucky eyaletinde bulunan Fort Knox hava üssü çok olağan dışı bir olay yaşıyor. Üssün kuleleri Maysville yerleşim birimi yakınlarında uçan cisimler tespit ediyor. Aynı esnada, Maysville civarındaki yerleşim birimlerinden de üsse ihbarlar yağıyor. Üsten 4 tane F–51 jeti havalandı. Filonun lideri 25 yaşında olan ve İkinci Dünya Savaşındaki görevi dâhil toplam 2,167 saat uçuş yapmış Yüzbaşı Thomas F. Mantell’di. Uçuş başladıktan birkaç dakika sonra Mantell, telsizden uçan cisimleri gördüğünü söyledi. Ardından, saat 15.15’te, Mantell belirsiz bir şekilde filodan koptu. Aynı esnada telsizle kuleye, “daha yakından bakmak için yaklaşacağım, tam önümde ve ileride, halen benim yarı hızımda hareket ediyor, cisim metalik görünüyor ve inanılmaz bir büyüklüğü var, takip etmek için 20 bin feet (yaklaşık 61 bin metre) yükseleceğim, eğer yakalayamazsam peşini bırakırım.”
Bunlar Yüzbaşı Mantell’in son sözleriydi. İlerleyen saatlerde yarım kilometrelik alana saçılmış enkaz alanında cesedi bulundu. Mantell’in kolundaki saat 15.18’i gösteriyordu. Olaydan sonra birkaç görgü tanığı Mantell’in uçağının daireler çizerek düşmeye başladığını, düşmeden tam önce havaya uçtuğunu anlattılar. Gökteki belirsiz cisimler ise olayın ardından kayboldular.
Roswell’in bir sene sonrası olan 1948’de buna benzer birçok tanımlanamayan uçan cisim görme vakası yaşandı. Temmuz ayı içinde San Antonio’daki Kritik Hava Kumandanlığından, 1942’den beri FBI’ın yöneticiliğini yürüten Jay Edgar Hoover’a bir dosya ulaştı. Dosyadaki bilgide, 24 TEmmuz 1948 günü Eastern Airlines firmasının bir seferinde, tanımlanamayan bir cismin pilot, yardımcı pilot ve birkaç yolcu tarafından net bir şekilde gözlemlendiğini içeriyordu. Olay Montgomery, Alabama’da yaşanmıştı. Tanıkların ifadesine göre uçan cisim bilinenin çok dışındaydı. Kanatları yoktu, daha çok çizgi romanlardakine benzeyen bir roket gemisi gibiydi, camları vardı, tanıkların içinde bulunduğu uçaktan daha büyüktü ve en inanılmazı, gözlemlere göre yaklaşık 2700 millik bir hızla, yani yaklaşık 4344 km hızla hareket ediyordu. Tanıklar uçan cisimle çarpışma tehlikesi atlattığını da belirtti.
14 Mart 1949 tarihli Jay E. Hoveer tarafından hazırlanmış bir FBI memorandumu, olaylara çok farklı bir açıklama getirdiği gibi, Rusya ile Amerika arasında yaşanan soğuk savaşın en gizli silahını da bir nevi örtbas ya da gerçek olarak öne sürüyordu: “Anlatılan uçan cisimler bir doğal fenomen olmaktan çok insan yapımı roketlerdir. 4 sene öncesine kadar olan bir sürede, Rusya’nın dairesel uçan cisimler üzerinde araştırmalar yaptığı öğrenilmiştir. Amerika içinde uçan cisimlere tanıklık etmiş olan herkes, bu ülkeye yakın olan kuzey bölgelerinden bu ihbarı yapmıştır. Bu cisimler belirtildiği gibi ilk önce bu bölgelere gelmekte, sonra aynı yönde uzaklaşmaktadırlar. Bu da bu cisimlerin büyük bir olasılıkla Rusya’dan geldiğini ortaya koymaktadır.”
Bu çok ilginç memorandum, Dünya dışı varlıkları bir kenara itse de, Rusya ve Amerika’nın 2. Dünya Savaşında Nazilerden elde ettikleri teknolojiyi ve sonuçlarını üstü kapalı ortaya koyuyordu…
ABD Başkanları UFO’lara inanıyor muydu?
19 Temmuz 1952. Saat gece yarısına 20 dakika kala, Washington Ulusal Havaalanı hava trafiği kontrolünden sorumlu olan Edward Nugent, radar üzerinde şehrin yaklaşık 32 kilometre güneybatısında uçan uçaklar tespit etti. İşin garip tarafı, o saatte ve o yön civarında hiçbir uçuşun bulunmaması ve birden fazla uçağın radara takılmasıydı. Nugent hemen amiri Harry Barnes’a haber verdi. Barnes radardan görüntüleri izledi ve daha sonraki ifadesinde gördüklerini şöyle anlattı: “O an çok garip bir durumun olduğunu anlamıştık… Manevraları bildiğimiz hiçbir uçağınkine benzemiyordu.” Barnes hemen Andrews Hava Üssünü aradı ve aynı görüntünün, hava üssünün radarlarında da takip edildiğini öğrendi. F–94 jetleri hemen Washington üzerinde keşif uçuşu yapmak için havalandılar. Jetler hiçbir şey bulamadılar. Ancak havalandıkları andan itibaren tekrar radarda beliren izler şafak sökene dek kaybolmadı.
Bu olaydan 10 gün sonra, Harry Barnes radarında tam 10 tane belirlenemeyen uçan cismin izini yakaladı. Andrews hava üssü aynı olaya radarlarından şahitlik ettiklerini o gün de tekrarladı. Barnes bu sefer Pentagon’u aradı. Jetler tekrar Washington üzerinde uçmaya başladılar ve ilk sefer olduğu gibi, izleri radardan jetlerin havalanması ile silindi. Ancak bu sefer, jetlerden bir tanesi 4 ışıklı bir uçan cisim gördüğünü belirtti. Pilot telsizle cisimden yayılan ışınların uçağının etrafını sardığını söyledi. Bu olayın ardından uçan cisimler tekrar gecenin içinde kayboldular.
O gün şafak sökerken, Barnes şu açıklamayı yaptı: “26 Temmuz gecesi, Washington semalarında 6 saat boyunca belirlenemeyen cisimlerin uçtuğundan başka bir sonuca ulaşabilmem mümkün değil. Bunlar ne sıradan uçaklardı, ne de kanımca, radarda görülen bu noktalar için doğal bir fenomen açıklaması yapılabilir.”
Bu açıklama, alanında uzman olan bir kişinin, dünya dışı varlıkların dünyayı ziyaretlerini doğrulayan sayısız açıklamalarından sadece bilinen bir tanesi olarak tarihteki yerini aldı.
Washington sınırları içindeki olay dönemin başkanı Truman’ın kulağına gitmekte gecikmedi. Truman yardımcısı olan Alben Barkley’e neler olup bittiğini öğrenmesi için talimat verdi. Gereken açıklamayı yine FBI, kendi versiyonunda 27 Ekim 1952 tarihinde açıkladığı memorandum ile yaptı. Memorandum da, hava üslerinin gözlemlediği uçan cisimlerin optik illüzyonlar ya da atmosferik olaylar olduğu belirtildi, bunun yanında bazı askeri uzmanların(başka tür uzmanlar değil) ciddi bir şekilde dünyaya ait olan bir takım uçaklardan şüphelendikleri belirtildi.
Dönemin ünlü gazetecilerinden Frank Edwards UFO gerçeğinin peşinden giden bir isimdi ve devleti tek kelimeyle gıcık ediyordu. 1952’de yaşanan olayların seneler sonrasında Edwards işin peşini bırakmadı ve şu açıklamayı yaptı: “24 Aralık 1959’da Hava Kuvvetleri komutanı tüm hava üssü komutanlarını UFO’ların büyük bir tehdit olduğu konusunda uyarmıştır. UFO’ların bir tehdit haline gelmesi üzerine Amerikan hükümeti UFO’ların fark edilebilmesi için askeriyeden yöntemler bulmasını talep etmiştir. Zaman geçtikçe, yaşanılan olaylar ve elde edilen bulguların ortaya çıkması ve kamuoyuna yayılması sonucunda, UFO’ların gerçekten devlet için çok ciddi bir konu teşkil ettiğini anlayabiliriz.” Edwards, çok ilginçtir ki, Roswell’in 20’nci yıldönümünde, 24 Haziran 1967’de, tam da enkazın keşfedildiği saatlerde vefat etti.
Gerçekten Amerika’da 20’nci yy.ın ortalarında UFO gözlemleri doruk noktaya çıkmıştı. Gözlemler en çok gökbilimciler, pilotlar, denizciler, radar kontrol sorumluları ve United, Eastern, American, North-West havayolları mürettebatı ve görevlileriydi.
Tüm bunların tersine, UFO gözlemlerini tamamen doğal olaylara ve gözlemcinin yanılması olarak açıklayan araştırmacılar da vardı. Bunlardan en ünlü olanı Joseph Allen Hynek, ya gözlemciler yanlış gördüler, ya da gördükleri bir illüzyon, bataklık gazı, ya da bunun gibi bir şey diyerek tam 18 sene yılmadan konuşup durdu. Hynek belki de devletin öne sürdüğü en büyük yalanlama aracıydı, ancak hiç beklenmeyen derecede güçlü tanıklarda vardı. Bunlardan bir tanesi olan Arizona’lı Senatör Barry Goldwater’dı. Goldwater bir konuşmasında “Uçan daireler, tanımlanamayan uçan cisimler, ya da her nasıl adlandırıyorsanız, onlar gerçek. Bu kadar” şeklinde oldukça net bir ifade kullandı. Goldwater merakının sebebi olarak ise önemli bir olaydan bahsetti. 1975 senesinde senatör olarak Roswell enkazının ve içindeki uzaylıların taşındığı yer olarak bilinen üslerden biri olan Wright-Petterson’a girmek istemiş, ancak bu isteği “çok gizli” sebeplerden dolayı reddedilmişti. O günden itibaren Goldman devletin uzaylılar hakkında önemli bilgiler sakladığına karar verdi.
Bir başka ve belki de dönemin en önemli ismi Gordon Cooper’dı. Cooper emekliliği dönemi dahil en çok susturulan astronotlardan biri oldu. Cooper verdiği bir ifade de, “Dünya dışı varlıkların olduğuna inanıyor ve onların bizden çok daha gelişmiş olduklarını biliyorum” demiştir. Uzaya çıkan 6. Amerikalı olan Cooper, ilk kez 1950 senesinde Almanya üzerinde eğitim uçuşu esnasında UFO’larla karşılaşır. Verdiği ifadeler ise çok ilginçtir. Çünkü Yüzbaşı Mantell ve Kenneth Arnold gibi, Cooper gördüğü cisimlerin metalik görünümde olduklarını ve kanatlara sahip olmadıklarını belirtir. Seneler sonra ise yaşadığı diğer tecrübeler sonucunda, ilk gördüğü cisimlerin bir Rus yapımı UFO olmasını reddeder. Diğer UFO gözlemlerini 1963 senesinde görevli olduğu Mercury 9 adlı uzay mekiğinde yaptığını öne sürülen Cooper bunu yalanlar ve bunun para için yaratılmış bir hikâye olduğunu söyler. Asıl önemli olay ise 1957’de gerçekleşmiştir. Cooper görevli olduğu Kaliforniya’daki Edwards Hava Üssünde, bir UFO’nun inişini kameraya çeker. Ancak bu görüntüler üst rütbeli bir asker tarafından elinden alınır ve tarih olur…
Bir başka isim, 1964’te, 88 yaşında vefat eden, 2. Dünya Savaşında Amerika’nın Güney Pasifik güçlerinin tam yetkili komutanı General Douglas MacArthur’dur. MacArthur, oldukça tecrübeli ve bilgili bir askerdir ve UFO’lara inanmaktadır. Hatta tam 20 bin sayfanın üzerinde olduğu söylenen bir raporu bulunmaktadır. Savaşın son senesinde, görev bölgesindeki yardımcılarına şu kehaneti yapar: “Beyler, bundan sonraki savaş uluslar arası değil, ama galaksiler arası olacak.”
39’uncu ABD başkanı Jimmy Carter’da ünlü UFO gözlemcileri listesine giren isimlerdendir. Carter, 1969 senesinin Ekim ayında bir toplantı için gittiği Georgia’nın Leary kasabasında UFO görür. Yanında üye olduğu bir kulübün yaklaşık 10 üyesi daha vardır ve hepsi şaşkın bir şekilde gökyüzündeki şeyi izlerler. Carter, gördükleri şeyin çok parlak, sürekli renk değiştiren ve ay kadar büyük olduğunu belirtir. Cisimde yeşil renk hâkimdir ve parlamaktadır. Yaklaşık 10 dakika boyunca bu cisme baktıklarını, kimsenin gördükleri şey hakkında bir anlam veremediğini belirtir. Carter, bu olaydan o kadar etkilenir ki şunu der: “Asla gökyüzünde belirsiz bir cisim gördüklerini söyleyen insanlarla alay etmedim. Eğer başkan olursam, kamuoyuna gökyüzünde görülen belirsiz cisimler hakkında her şeyi aktaracağım.” Ancak 1977–81 dönemindeki başkanlığında hiç de böyle olmaz.
Bir ABD başkanı olarak UFO’lara en çok değinen kişi ise, gençliğinde aktörlük yapmış olan ABD’nin 39’uncu başkanı Ronald Reagan’dı. Reagan, görevde bulunduğu süre içinde tam 18 defa dünya dışı varlıklara yönelerek, “Soğuk savaşı bırakıp, asıl dünya dışından gelebilecek tehditlere dikkat edelim” diyen ilk insan oldu. Reagan, 4 Mayıs 1988 günü, Birleşmiş Milletler Konferansında, tüm dünyanın gözü önünde hayatının 4. ve en ünlü “uzaylı işgali” ihtimalini belirtti. Konuşması aynen şöyleydi: “Her zaman merak ettim. Eğer hepimiz dünya dışındaki başka bir gezegenden bir güç tarafından tehdit edildiğimizin farkında olsaydık, her birimiz bir anda, aramızda aslında hiçbir fark bile olmadığını görmez miydik?”
Reagan, Beyaz Saray’daki görevini terk ettiği dönemde ise, sorulan bir soru üzerine bir keresinde Kaliforniya valisi iken UFO gördüğünü söyler. Olay valiliğin özel uçağında bir seyahat esnasında gerçekleşir. Karısı Nancy ve yanlarındaki 5–6 kişi de olaya tanık olurlar. Reagan’ın ifadesi çok ilginçtir. Cisim yeşil renge sahiptir ve rengi parlayıp azalmaktadır. Reagan yaklaşık 500 km boyunca cismin takip edilmesini ister, ancak sonra cisim menzillerinden çıkarak kaybolur. Belki de ardı ardına ABD’ye başkan olan iki adamın yaşadığı bu benzerlik, onları UFO’lara bu kadar iten hadise olmuştur…