Plüton’un ötesinde çok gizemli, soğuk yeni bir gök cismi ile tanışmak üzereyiz. Haritacılık terimi olarak “bilinen dünyanın ötesinde” anlamına gelen Ultima Thule, Güneş Sistemi’nin “keşfedilmemiş üçüncü bölgesi” kabul edilen Kuiper Kuşağı’nda yakından bakacağımız ilk gök cismi olacak.
Girişinde Plüton’un yer aldığı Kuiper Kuşağı, milyonlarca küçük ve soğuk gök cismi ile kaplı karanlık bir bölge. New Horizons öncesinde sadece Voyager 1 ve 2 tarafından ziyaret edilen bu gizemli yer, eğer ikiz uzay araçlarının bilimsel donanımları yeterli olsaydı çoktan görüntülenebilirdi. Ancak bu görev 1977’de ateşlenen Voyager’lardan çok daha üstün bir teknolojiye sahip New Horizons tarafından gerçekleştirilecek.
Ultima Thule, 2019’un ilk saatlerinde insan yapımı bir uzay aracı tarafından ziyaret edilen en uzak gök cismi unvanını kazanacak. Gökbilimciler, tıpkı Plüton keşfinde olduğu gibi yanına sokulacağımız ana kadar Ultima Thule’un neye benzediği hakkında kesin bir fikre sahip olamayacak. İkili bir asteroid sistemi olduğu bile öne sürülen gök cisminin şekli ve halkası olup olmadığı gibi hiçbir özelliği bilinmiyor. New Horizons çekeceği yüksek çözünürlüklü görüntüler ile merakımızın yerini tamamen heyecana bırakacak.
New Horizons ekibinin başında yer alan Alan Stern’in yorumu, “Bize hediye kutusunun içine bakıp ne olduğunu görmek kalıyor” şeklinde.
13 yıl süren ve 6,5 milyar kilometrenin geride kaldığı yolculuğun ardından, halen iyi durumda olan New Horizons yeni hedefine 4,500 kilometre yaklaşacak. Rotası son derece dikkatli çizilen New Horizons, saatte yaklaşık 50,000 km hızla ilerliyor. Bu hızla yol alırken bir pirinç tanesi büyüklüğünde kozmik parçaya denk gelmesi, devre dışı kalmasına neden olabilir.
Kuiper’den süper HD görüntülere hazır olun
New Horizons, Ultima Thule’a Plüton’a olduğundan üç kat daha yakın geçecek. Bu sayede Plüton sisteminden gönderilen fotoğraflardan çok daha yüksek çözünürlüklü kareler ile karşılaşacağız. Alan Stern, “Plüton aklımızı başımızdan aldı… Ancak şimdi çok daha çılgın görüntüler ile karşılaşacağız” ifadesini kullandı.
Stern ve ekibi, Ultima Thule’u 2014 yılında Hubble Uzay Teleskobu’nu kullanarak tespit etti. Sabit yıldızların ardında sadece birkaç piksel olarak beliren gök cismi, New Horizons’ın yakıtı bitmeden önce uğraması için en ideal nokta olarak kendini göstermişti.
Aralık ayını New Horizons görüntülerine bakarak Ultima Thule’ın konum ve parlaklığını inceleyerek geçiren gezegen bilimcisi Amanda Zangari, “Onu aradığınız zaman yıldızların saçıldığı bir görüntüye bakıyorsunuz… Sadece nerede olduğunu seçebilmek için birçok görseli bir araya getirmeniz, gerekli karşılaştırmaları yapmalı ve yıldızları filtrelemeniz gerekiyor” diyor.
Plüton’un 1/100’i çapında ve 1/10,000 parlaklığında olan Ultima Thule, bir gezegene kıyasla belirsiz bir taş parçası görünümünde kalıyor.
Katalog adı 2014 MU69 olan Ultima Thule, birbirinin yörüngesinde dönen iki gök cismi olabilir. Bir diğer olasılık, iki cismin birleşmesinden oluşan iki kutuplu bir taş parçası olması. Çapı 35 km civarında olduğu tahmin edilen gök cisminin, kızıla kaçan bir renge büründüğü düşünülüyor. En büyük özelliği, New Horizons’ın yakıt menzilinin içinde yer alması.
Kuiper Kuşağı, Güneş Sistemi’nin ilk zamanlarına tanıklık etmiş 4,6 milyar yıl öncesine uzanan gök cisimleri ile dolu bir alacakaranlık kuşağı. Bu cisimlerin en heyecan verici yanı, neredeyse mutlak sıfır sıcaklığında korunmuş olmaları. Ultima Thule, Güneş’ın sıcak ışınlarından arınmış milyonlarca buzul gök cisminden bir tanesi. Eğer üzerinden Güneş’e doğru bakma şansı olsaydık, yıldızımız Dünya’dan Jüpiter’in belirdiği bir nokta gibi görünecekti.
Ultima Thule tam anlamıyla bir kozmik arkeoloji görevini temsil edecek. New Horizons gök cisminin haritasını çıkaracak, yüzey sıcaklığını ölçecek, yıldızlararası enkaz tespiti ile çevresindeki toz miktarı ölçülecek, varsa atmosferi incelenecek. Ağırlığı 450 kg civarında olan New Horizons, tüm bilimsel donanımlarını çalıştırmak için iki 100 watt’lık ampulün ihtiyacından az enerji kullanıyor.
Ultima Thule’a bakacağımız anlara saatler kalmışken, aklım sanki dünmüş gibi Plüton’un kalbini gördüğüm ana gidiyor.