Yıllar önce çevirdiğim ve ekleme yaptığım bir makaleyi tekrar paylaşmak istedim. 2003 senesine ait makalede, adını vermeyen ABD’li bir yazar şunları yazmış:
Şeytan dünyanın dört bir yanından iblislerini çağırarak büyük bir toplantı düzenlemiş. Açılış konuşmasında şunları demiş: “Hıristiyanları kiliseye gitmekten uzak tutamıyoruz. İncil’i okumalarından ve doğruyu bilmelerinden saptıramıyoruz. Hatta kurtarıcıları ile güçlü bir bağ kurmalarına bile engel olamıyoruz. Ne zaman İsa ile bir bağlantı kursalar, onların üzerindeki gücümüzü kaybediyoruz. O yüzden bırakın kiliselerine gitsinler, güzel yemeklerini yemeye devam etsinler. Bunun yanında tek bir şey yapın. Zamanlarını çalın. Çalın ki, Hz. İsa ile gerçek bir ilişki kuracak kadar vakitleri kalmasın. Bu sizden yapmanızı istediğim şeydir” demiş Şeytan.
“Savucularına karşı olan koruyucu hallerinden onları saptırın ve günümüze kadar gelen hayati bağı koparın” diye eklemiş. İblisler ise hep bir ağızdan “Peki bunu nasıl yapabiliriz!?” diye bağırmışlar.
Şeytan cevap vermiş: “İnsanları hayatın içindeki önemsiz şeylerle meşgul edin ve zihinlerini sayısız entrika/dolap ile doldurun.”
Bir de liste yazmış iblislerine vermiş, her birini en iyi şekilde uygulayın diye tembihlemiş. Listede yazanlar ise şunlarmış:
– Onları harcamaya, harcamaya, harcamaya ve borç almaya, borç almaya, borç almaya itin,
– Kadınların evlerinde kalmalarını ya da iki-üç saatlik işlerde çalışmalarını, erkeklerin ise haftanın 6-7 günü, günde 10-12 saat çalışmalarını sağlayın. Bunu yapın ki, boş yaşam kültürleri gelişsin ve kendini beslesin,
– Onları çocukları ile vakit harcamaktan alıkoyun. Zamanla aile çatırdamaya başladığında, işyerinde-okulda yaşadıkları baskıdan kaçmak için evlerine dönmek istemeyecekler.
– Kafalarını o kadar çok şeyle doldurun ki, içlerindeki insani sesi bile duyamaz hale gelsinler,
– Araba sürerken daima radyo ya da müzik dinlemelerini sağlayın. Televizyonun, CD çalarların, bilgisayarların sürekli açık olduğundan emin olun. Tüm mağaza ve lokantaların İncil ile alakalı, yerel-kültürel müzik çalmadığına emin olun. Bu onların aklını iyice karıştıracak ve İsa ile olan bağları kopacak.
– Kahve sehpalarını dergi ve gazetelerle doldurun. Beyinleri 24 saat haberler ile bir güzel pataklayın. Billboardlara koyacağınız sayısız reklâm ile araba sürerken dikkatlerini bozun. Posta kutularını sayısız boş haber, piyango-yarışma haberleri, çekiliş, ödül, bedava hediye ve fırsatlar gibi ümit verici şeylerle doldurun.
– Güzel ve fit modelleri televizyonda ve magazinlerde gösterip durun. Böylece erkekler dışarıdaki güzellikleri kafasına takacak ve onun önemli bir şey olduğunu sanacak, eşinden soğuyacaktır.
– Kadınları geceleri erkeklerine aşklarını sunamayacak kadar yorgun hale getirin. Sadece yorgunluk değil, bol bol baş ağrısı verin. Onlar erkeklerine ihtiyaçları olan ilgiyi göstermeyince, erkeklerde onu dışarıda arayacak, aileler kolayca parçalanacaktır!
– Onlara Noel Babayı verin ki, çocuklarına yanlış öğretip, Noel’in gerçek anlam ve önemini unutsunlar.
– Ona Paskalya verin ki, ellerinde yeniden dirilişi ve günah ile ölümün üzerinde olan günahtan bahsedecek bir şey olmasın.
– Güzel vakit geçirirlerken bile, daima aşırıya kaçmalarını sağlayın… Eğlenceleri bittiğinde yorgunluktan bitmiş hale gelsinler. Onların Doğa’ya karışmalarını, tabiatı tanımalarını ve Tanrı’nın yarattıklarına ait yansımalarını görmelerini engelleyin. Onlara sadece eğlence parklarına, spor müsabakalarına, konserlere ve sinemalara gitmeyi öğretin.
– Onları meşgul, meşgul, meşgul edin! Bu sayede ne zaman ruhsal arkadaşlık derecesinde bir araya gelirlerse, sorunlu bilinçleri kendini ortaya çıkarsın. Bir şey paylaşamasınlar.
– Bunlara rağmen televizyon, ihtiras ve dünya mücadelelerine kapılmayan biri olursa, ona etrafında İsa’nın öğretileri ile uğraşamayacak kadar güzel-önemli amaçların olduğuna inandırın. İnandırın ki ailelerini, sağlıklarını kaybedip, tüm güçlerini harcayarak bu amaçların peşinden gitsinler.
Listenin sonuna not atmış Şeytan: “Bu işe yarayacak! Bu işe yarayacak!”
İblisler planı görür görmez sevinç çığlıkları atmaya başlamışlar, vakit kaybetmeden planı uygulamaya başlamak için sabırsızlanıyorlarmış. Kısa zamanda insanlara aileleri ve Tanrı ile uğraşacak vakitleri olmadıkları, başkalarına da doğru olan şeyleri anlatacak zamanlarının kalmadığını inandırmaya başlamışlar.
Sonra ne olmuş?
Amerika’nın silah, petrol, enerji, inşaat, telekomünikasyon, lojistik, güvenlik vb. daha birçok alandaki sayısız şirketi dünyanın dört bir yanına yayılmışlar. Halk ise bin bir zırvanın üzerinden kavga edip durmuş, Irak’ta insanlık katledilirken bol bol dergi okumuş ve televizyon izlemişler…
***
Dahası?
İnterneti porno mabedine çevir ki yetişkin-çocuk demeden erkekler şehvet, sapıklık düşkünü hayvanlara dönsünler.
Pornoyu yasalardan bağımsız küresel bir sapıklık ağına çevir ki, insani erdemlerin en temelinde yatan ahlak denen şey kalmasın.
Televizyonu aptallarla ve yalanla doldurun ki, onu izleyenler zamanla duyduğunu tekrarlayan şapşal papağanlara dönüşsünler.
Dergileri arttırın ki, bakıp geçmek okumanın yerini alsın, insanlar okumayı bir çeşit külfet zanneden magazin manyağı olsunlar.
Falcılık, soytarılık gibi eski çağlarda kalan meslekleri devam ettirin ki, garibanlar tüm vakit ve az çok kazançlarını aptallığa harcasınlar.
Ekranları elleri silahlı adamlar, gözü yaşlı hanım kızlar ile doldurun ki; konu aşk da olsa, aile-arkadaş sorunları da olsa bir tek kavga eden, birbirini vurup kesen canilere dönüşsün insanlar.
Bilimi-felsefeyi-politikayı baştan aşağı yalan ile doldurulan kavramlara çevirin ki, cahillikleri ile onları ağzına alanlar sonu gelmez kavgaların piyonları haline gelsinler.
Kardeşliği, onuru, gururu, barışı, aşkı, en önemlisi de sevgiyi iki gram aklı olan insanların malzemesi haline getirin ki, hepsi birer çocuk masalına dönsünler.
Ve her birimiz, çoktan küreselliğin efendisi olmuş, zevk ve eğlence uğruna çocukları parçalayan bir zorbalığın izleyicileri haline gelelim.
Atı alan Üsküdar’ı geçmişken, az zamanda çok iş yapmak gerekirken, bizler en ön safta birbiri üzerine yollanan piyonlar olarak kavga etmeye devam edelim, edelim ve edelim…
***
Ne diyeyim, Bravo Şeytan.
Bravo…