Bir zamanlar Dünya’nın küçük kardeşi görünümünde olan Mars’ın zamanla kaybettiği suya dair en net delillerden bir tanesi Mars Express uzay aracı tarafından elde edildi. ESA sayfasından yapılan açıklamada, kaynağını Tharsis volkanik bölgesinde yer alan Echus Chasma’dan alan dev bir su taşkını ağı tespit edildiği belirtildi. Kasei Valles kanal sistemi olarak adlandırılan ağ, yaklaşık 3000 km’lik bir alana yayılıyor.
Tharsis volkanik bölgesinin doğusunda kalan Echus Chasma, Mars’ın dev kanyon sistemi Valles Marineris’in de kuzeyinde kalıyor. Dev ağın bazı kanalları, Valles Marines ve güneydeki bölgelerden uzanan kanalların son bulduğu Chryse Planitia bölgesine de uzanıyor. Chryse Planitia ve çevresindeki birçok bölgede antik erozyonlara ait deliller geçmişte elde edilmişti.
Edsus Chasma’da çok yüksek miktarda yeraltı suyunun taşkına neden olması, Tharsis bölgesindeki volkanik ve tektonik faaliyetler ile toprak kayması olarak gösteriliyor. Jeolojik faaliyetler sonucunda, yaklaşık 3.6-3.4 milyar yıl önce Kasei Valles bölgesinin su taşkınlarına maruz kaldığı tahmin ediliyor. Antik sellerin geride bıraktığı izler, bugün yörüngeden net bir şekilde görülebiliyor.
Su sıçrayışının doğal belgesi
Mars Express, Kasei Valles bölgesini 14 yıldır süren görevi boyunca birçok kez görüntüledi. 25 Mayıs 2016 tarihinde çekilen fotoğraf ise bölgenin uç kısmına ait topografik özellikleri hiç olmadığı kadar net gözler önüne serdi. 25 kilometre genişliğindeki Worcester Krateri, renkli fotoğrafın hemen solunda görülüyor. Krater, milyarlarca yıldır dev sellere meydan okuyarak bugünlere gelmeyi başarmış bir yapıyı temsil ediyor.
Krateri saran materyallerin meteor çarpması ile oluşan örtüsü erozyona uğramış olsa da, selin akış yönünü ortaya koyan kısım geride kalmayı başardı. Zamanla yarımada görüntüsüne bürünen sel izi, değişen su seviyesi izleriyle farklı zamanlarda yaşanmış seller hakkında bilgi veriyor. Sağda yatan çarpışma kraterindeki enkazın halen örtüsünü koruyor olması, meteorun sellerin ardından düştüğüne işaret ediyor. Enkaz örtüsünün görünümü, yüzey altındaki materyaller hakkında ipucu verirken, taşkın yatağının su veya buz-su açısından zengin olduğunu gösteriyor.
ESA, sel taşkınının geride bıraktığı izin, bölgedeki su varlığına ait en önemli kalıntı olduğuna inanıyor. Uzantı halinde sel izi, su dolu bir kraterden sıçrayan su izini temsil ediyor. Taşan suyun akışı yavaşladıkça geride kalan enkaz birikti ve kraterin duvarlarında yoğunlaştı.
Sel taşkını izinin üzerinde yer alan kraterden Worcester kraterine uzanan görüntüde, söz konusu kalıntıların krater duvarlarında oluşturduğu yapılar görülebiliyor. Sağda kalan kraterin su taşkınından daha az etkilenmiş olduğunu gösteren şekli ise yerden en az 1 kilometre daha yüksekte yer almasından kaynaklanıyor. Kraterin merkezindeki çöküntü ise meteor çarpması esnasında çöken daha yumuşak bir takanın (muhtemelen buz-su) varlığına işaret ediyor.
Kuyruklu mikro kraterler
Yüzeyden daha yüksek seviyede bulunan kraterin çarpışma esnasında saçtığı enkaz, gökbilimcilere kraterin oluşumu hakkında bilgiler sunuyor. Kraterin altındaki alana da yatılan ve komşu kraterlerde görülmeyen oluklu yapılar, çarpışmanın yaydığı enerji, kalıntıların kraterden yayılma biçimi veya plato materyalinin farklılığından kaynaklanıyor olabilir.
Bölge boyunca yayılan ince dallar gibi yayılan yapılar ise farklı zamanlarda yaşanan su taşkınlarının büyüklüklerine ait izler taşıyor. Plato boyunca yayılan daha küçük ve ‘kuyruklu’ kraterler ise Kasei Valles’den gelen su akışının zıt yönünü gösteriyor. Dev sellerin ardından yaşanan meteor çarpışmalarından doğan bu kraterlerin kuyrukları, vadisinin yukarısına doğru batıdan esen rüzgarlar ile oluşturuldu. Küçük kraterlerin rüzgar akışını etkileyen duvarları, aynı zamanda arkasında kalan materyali de koruyor. Aynısını rüzgara daha çok maruz kalan düz ovalar için söylemek mümkün değil.
Oldukça karmaşık olsa da, Mars Express’in gönderdiği ve gökbilimciler tarafından düzenlenen en yeni fotoğraflar Kızıl Gezegen’in karmaşık jeolojik geçmişi hakkında çok fazla bilgi sunuyor.