Pazar, Kasım 24, 2024
More

    Evrenimiz en az 2 trilyon galaksiyi içerisinde barındırıyor

    16 Ocak’ta yayınlanan araştırmaya göre, evrenimiz şaşırtıcı bir şekilde en az 2 trilyon galaksiyi barındırıyor; daha önce düşünülenden 10 kat daha fazla.

    Nottingham Üniversitesi’nde Astrofizik Profesörü olan Christopher Conselice liderliğindeki uluslararası gökbilimci ekip, evrenin önceden düşünülenden on kat daha fazla yani en az 2 trilyon galaksi içerdiğini keşfetti.

    Royal Astronomical Society adlı kuruluştan aldıkları tohum yatırım ile işlerine başlayan gökbilimci ekibin çalışması Astrophysical Journal adlı dergide yayınladı.

    Uzun süren bir çalışmanın sonucu

    Gökbilimciler, –kozmosun ışığını dünyaya ulaştırabilen nesnelerden oluşan bölümü– gözlemlenebilir evrende kaç tane galaksinin bulunduğunu uzun zaman önce belirlemeye çalışıyorlardı.

    Son 20 yıldır bilim insanları, gördüğümüz evrenin yaklaşık 100 – 200 milyar galaksiden oluştuğunu tahmin etmek için Hubble Uzay Teleskobu‘ndan görüntüler kullandılar.

    Sombrero Gökadası (M104) Hubble Uzay Teleskobu’nun gözlemi. 〈 NASA/ESA 〉

    Şu anki astronomik teknoloji bu galaksilerin sadece %10’u üzerinde çalışmamıza izin veriyor ve geriye kalan %90’lık kısım yalnızca daha büyük ve daha iyi teleskoplar geliştirildiğinde görülecek.

    Profesör Conselice’nin araştırması, o zamanlar bir lisans öğrencisi olan Aaron Wilkinson’a verilen Royal Astronomical Society’den bir araştırma yardımı tarafından kısmen finanse edilen 15 yıllık çalışmaların bir ürünü. Artık Nottingham Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Aaron, daha büyük çaplı çalışmanın fizibilitesini belirlemek için hayati önem taşıyan ilk galaksi sayımı analizini yapmaya başladı.

    Profesörün ekibi dünyadaki teleskoplardan ve özellikle NASA’nın Hubble teleskobu tarafından kaydedilen derin uzayın ince huzme biçimindeki görüntüleri 3 boyutlu haritalara dönüştürdü. Bu haritaların aynı zamanda ekibin galaksilerin içinde yer alan bölgelerin büyüklüklerinin yanı sıra onların yoğunluklarını hesaplamada epey yardımcı olduğu görülüyor.

    Bu özenli araştırma, ekibin -–daha çok yıldızlar arası arkeolojik bir kazı yapar gibi– fark edilmeyen galaksileri belirlemelerine olanak sağladı.

    Bu çalışmanın sonuçları, evrenin geçmişi boyunca farklı çağlarda -–farklı zaman dilimlerinde– gözlemlenen galaksilerin sayısının ölçümlerine dayandırılıyor.

    Görünen o ki, evren sadece birkaç milyar yıl öncesindeyken, bugün benzer bir hacim içinde olduğu için belirli bir hacimde on kat daha fazla galaksi vardı. Bu galaksilerin çoğu, Samanyolu‘nu çevreleyen cüce galaksilerinkine benzer kütleli olan düşük kütleli sistemleri idi.

    Profesör Conselice düşüncelerini şöyle ifade ediyor:

    Big Bang’ten bu yana geçen 13.7 milyar yıllık kozmik evrimin ötesinde, galaksilerin diğer galaksiler ile yıldız oluşumu ve birleşmeler yoluyla büyüdüklerini biliyoruz, bu çok şaşırtıcıdır. Galaksilerin giderek büyük sistemlerin birleşmesiyle oluşmaya başladığı ve bu durumun galaksilerin sayılarının azalmasına yol açtığı anlaşılıyor.

    Galaksilerin büyük çoğunluğunu kaçırmamızın sebebi çok sönük ve uzak olmaları. Evrendeki galaksilerin sayısı astronomide temel bir sorundur ve kozmosda  henüz incelenmememiş %90’dan fazla galaksinin olması insanı hayrete düşürüyor.

    Gelecek kuşaklardaki teleskoplarla bu galaksileri keşfettiğimizde, hangi ilginç özellikleri bulacağımızı kim bilebilir? Yakın gelecekte, James Webb Uzay Teleskobu, bu çok sönük olan galaksileri inceleyecek.

    Gece gökyüzü neden karanlık: Olbers Paradoksu

    Evren yıldızların sonsuzluğunu içeriyorsa gökyüzü geceleri neden karanlıktır?

    Christopher Conselice liderliğindeki uluslararası gökbilimci ekip, gökyüzündeki her parçanın bir galaksinin başka bir bölümünü içerdiğini ve gerçekten sanıldığı kadar çok miktarda galaksinin bulunduğu sonucuna vardı.

    Bununla birlikte, evrendeki görünür ve ultraviyole ışığı azaltan diğer faktörlerden dolayı, galaksilerden gelen yıldız ışığı insan gözü ve en modern teleskoplar tarafından görülemez. Bu faktörler; uzayın genişlemesinden ötürü ışığın git gide sönmesi, evrenin dinamik yapısı ve yıldızlar arası toz & gazların ışığı emmesi. Hepsi bir araya getirildiğinde gece gökyüzünü neden karanlık gördüğümüze bilimsel olarak cevap bulmuş oluruz.

    Daha fazlasını merak ediyorsanız bu paradoksa dair bir Türkçe makale burada yer alıyor.

    Bakmak isteyebilirsiniz: Derin uzayın en görkemli süper dev karadelik tablosu

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler