Facebook’un Mart sonunda düzenlediği F8 geliştiriciler konferansında yapılan sanal gerçeklik sunumu, yakın gelecekte adım atacağımız ‘dijital gerçekliği’ ne kadar iyi algıladığımıza dair iyi bir örneği temsil ediyor.
Facebook’un ne kadar sıkıcı bir platform olduğu hakkında bir süre Batı medyasıyla beraber birçok yazı yazdık, hatta birçoğu boş kehanetlerde bulunduk. Ancak Mark Zuckerberg’in dünyadan haberi olmayan gençler üzerinde yapılan anketleri uzun zamandan beri sallamadığı artık çok daha iyi belli oluyor.
Zuckerberg’in kapalı kapılar ardında çalışmalar yapan yapay zeka laboratuvarlarında henüz neler dönüp bittiğini bilmiyoruz. Ancak 2014’te satın alınan sanal gerçeklik firması Oculus ile Zuckerberg’in dikkatini geleceği ‘yönetecek’ teknolojilere verdiğini anlamak zor değil. Aklımızda yer edindiği haliyle bildiğimiz ‘Facebook’ ise internet haberciliği merkezine dönüşerek sıkıcı sosyal ağ tanımını ebediyen bir kenera koymayı amaçlıyor.
Zuckerberg, sanal gerçeklik (VR) başlıklarının 21’inci yüzyıldaki öncüsü olan Oculus’u satın aldığında, amaçlarının belli bir alana odaklanmaktan çok öteye gideceğini belirtmişti. Evimizden dünyanın öteki ucundaki bir toplantıya katılabileceğimiz hatta diş muayenesi yaptıracağımız teknolojinin, eğlencenin ötesine geçen boyutları, kolay alışamayacağımız bir dünya saklıyor olabilir.
Mavi ve kırmızı hap
F8 konferansında Oculus tarafından gerçekleştirilen optik illüzyon testlerinde, Matrix’te ‘dersleri verilen’ dijital dünyanın neye benzeyeceğini anlatan bir sunum yapıldı.
Oculus’un baş mühendisi Michael Abrash, içine gireceğimiz optik illüzyonların tıpkı Matrix’te olduğu gibi insanları ‘arayüz makineleri’, hayatı ise illüzyon olarak sunacağını belirtti (Bazılarına göre zaten bir illüzyon içinde yaşıyoruz). Kısaca, sanal gerçeklik bir gün etrafımızı kaplayan gerçeklik, biz de içindeki içerikler haline gelebiliriz?
Abrash’in yaptığı optik illüzyon sunumunda, Matrix’teki ‘mavi-kırmızı hap’ sahnesini anımsatan bir fotoğraf gösterildi. Abrash, gerçek veya sanal dünyada kalmamız için seçmemiz gereken hapların aynı renkte olduğunu söylerken, ‘gerçekliğin bizi yanıltabileceğini’ ifade etti.
Avuç içindeki haplar, gölgelendirme ve arka plandaki rengin etkisiyle birbirinden farklı olarak beliriyor. Ardından her ayrı olarak gösterilen haplar gri olarak beliriyor ancak farklı olmalarını sağlayacak çok küçük renk pikselleri taşıyorlar. Arka plan tamamen çıkarıldığında, sarı arka planda olan hap hafif mavi, mavi arka planda olan ise hafif kırmızı olarak beliriyor. Photoshop üzerinde yapılan aynı irdeleme, arka planlarda zıt renklerin belirdiğini gösteriyor.
‘Gerçeklik aslında sanal’
Abrash’ın sunduğu bir diğer resimde, belirgin derecede farklı görülen ancak aslında aynı olan iki masa gösterildi. Aslında var olamayacağımızı düşündüğümüz şekillerin aslında olduğunu söyleyen Abrash, “Dünya’yı olduğu gibi kabul ettiğiniz mantıklı varsayımlar aslında yanlış” diyerek beynin aslında ‘var olan gerçekliği filtrelediğini’ belirtti.
Algıladığımız gerçekliğin beyinde işlemden geçen elektrik sinyallerine bağlı olduğunu belirten Abrash, “Görsel sisteminiz baktığınız sahnedeki renkleri sürekli doğrulamadan geçirir. Sadece gördüklerini kaydetmek yerine bir tersine mühendislik süreci gerçekleştirir. Gördüğünüz renkler, beyninizin en iyi tahminini temsil ediyor” ifadesini kullandı.
Abrash’ın yaptığı açıklamalar, kısa süre önce Twitter’ı fazlasıyla meşgul eden altın-beyaz veya mavi-siyah olduğu tartışması yaratan elbiseyi hatırlatıyor.
Abrash, ‘eğer sanal gerçeklik doğru uygulanırsa, gerçek gerçekliğin kendisi olduğunu’ savunuyor. Demek istediği, gerçeği görebilmek için hap yutmaya değil, Oculus Rift başlığıyla beynimize kalibrasyon yapmaya ihtiyacımız var.
Tavşan deliği gözbebeklerinin ucunda
Sanal gerçeklik başlıklarının beyin algısını fazlasıyla zorlayan ve değişmeye zorlayan bir teknoloji olduğu biliniyor. Nörolojik sisteme olan etkilerinin dikkatle incelenmesi gereken VR, normal görüşümüzü değiştirecek, belki bizi hiç görmediğimiz renk ve şekillerin dünyasına sokacak.
İnsanların birçok hayvan türünün aksine dünyayı görünür ışıkla algılıyor. Eğer kızılötesi ve morötesi görüş yeteneğimiz olsaydı, gerçeklik kesinlikle bildiğimiz gibi olmayacaktı. Beynin işlem gücü ve yeteneği her canlı için farklı bir gerçeklik sunarken, insanlık VR ile dijital dünyanın apayrı gerçekliğine adım atmaya hazırlanıyor.
Tavşan deliğinden içeri girmek, göreceklerimizden çok gerçekliğin ve hayatın ne olduğunu fazlasıyla sorgulayacağımız günlerin geleceğine işaret ediyor. Bizi bekleyen VR geleceğinde fazla heyecanlanmamak ve sadece teknolojinin sunduğu faydalardan yararlanmak sanırım en iyisi olacak.