Güneş’e en yakın gezegen Merkür, sanıldığının aksine kurak ve ölü bir gezegen olmayabilir. Yörüngeden elde edilen en yeni fotoğraflar, Merkür’de bugüne kadar fark edilmeyen bir hareketlilik olabileceğine işaret etti.
Güneş Sistemi’nin ‘bir numaralı’ gezegeni Merkür, aynı zamanda komşusu Venüs ile sıcaktan kavrulan bir gök cismini temsil ediyor. Buna rağmen Kasım 2012’de yapılan keşif, yüzeydeki sıcaklığı 430 dereceye yaklaşan gezegenin kutup bölgelerinde katı halde sıvı olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Merkür’ün yörüngesinde gezinen MESSENGER uzay aracının elde ettiği son veriler ise kurak gezegenin sanılanın aksine tamamen ölü olmayabileceğini gösterdi. Gezegenin yüzeyine ait en son fotoğraflar, şekilsiz ve düz görünümlü alçak basınç alanları ortaya çıkardı. Veriler, çukurların en fazla bir kilometre genişliğinde ve 30-40 metre derinliğinde olduğunu öne sürüyor.
Basık alanların önemi, Merkür’de henüz fark edilmeyen jeolojik faaliyetlere işaret ediyor olabilecekleri. Gökbilimciler, yapıların sodyum ve potasyum gibi hafif elementlerin kaybından kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor.
Merkür’ün yüzeyindeki tuhaf şekiller hakkındaki veriler, Texas’ta düzenlenen 46’ncı Ay ve Gezegen Bilimi Konferansı’nda açıklandı. Araştırmada yer alan Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı’ndan David Blewett, MESSENGER’ın Merkür yörüngesinde altı hafta süren alçak yörüngeli uçuşunda ‘oldukça şaşırtıcı yeni bilgiler elde ettiğini’ söyledi.
Space.com’a açıklama yapana Blewett, ‘küçük ölçekte yüzeyi şekillendiren bir özellik olan çukurların Merkür’de rastlamayı beklemedikleri bir jeolojik süreci gösterdiğini’ ifade etti.
Yakın zamanda oluştular
Merkür’de ortaya çıkarılan yapılar, ilk olarak 1970’li yıllarda gezegenin etrafından üç kez geçen Mariner 10 uzay aracı tarafından fark edildi. Meteor kraterlerinin içinde tuhaf, parlak izler olarak beliren çukurlar, MESSENGER’ın yörünge devriyelerinde de ortaya çıktı.
Merkür’ün yörüngesine 2011’de yerleşen ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflar elde etmeye başlayan MESSENGER, parlak yapıların sığ ve bozuk şekle sahip basık alanlar olduğunu gördü.
Yüzeyi kavrulan Merkür, çekirdeği soğudukça büzülüyor ve yüzeyinde dik yamaç ve tepeler oluşuyor.
Genişliklerinin az olması, zamanla erozyona uğrayan küçük kraterlere kıyasla çukurların genç olduğunu gösteriyor. Çukurların keskin köşeleri de yapılan yakın zamanda oluştuğuna dair iz veren bir diğer bulgu.
Blewett, çukurların çoğunun en fazla 50 milyon yıllık olduğunu tahmin ettiklerini, bazılarının ise günümüzde oluşmaya devam ettiğini belirtti. Blewett, ‘Merkür’de halen devam eden jeolojik faaliyete rastlamış olmanın ise inanılmaz olduğunu’ söyledi.
MESSENGER kamerasından Merkür yüzeyine bakmak isterseniz:
Sıcak ve radyasyonla kavruluyor
Ay, Merkür’deki basık alanları benzeyen yapılar içermiyor. Güney ve kutup bölgelerinde Merkür gibi buz olan Mars ve buzul uyduların bazılarında ise benzer yapılar geçmişte tespit edilmişti. Mars ve Europa gibi buzul uydularda, katı sıvı ile toprak ve taş gibi materyaller karışıyor ve Güneş’in etkisiyle buz doğrudan gaza dönüşüyor. Dönüşümün olduğu yerde boşluklar oluşuyor ve geride kalan materyaller çökerek çukurları meydana getiriyor.
Mars ve Europa gibi buza sahip gök cisimlerine kıyasla, Merkür’ün yüzeyinde buz bulunmuyor ancak görüldüğü gibi aynı sürecin benzeri yaşanıyor. Blewett, ‘kayaların içinde yüzey sıcaklığına dayanamayan ve gaza dönüşen maddeler olduğunu’ düşünüyor.
Merkür’ün yüzeyindeki sıcaklık 427 dereceye kadar çıkıyor. Dahası, kozmik fırtınalardan saçılan iyon yüklü parçacıkların en fazla dövdüğü gezegen unvanına sahip. Gezegenin cılız manyetik alanı, enerji yüklü parçacıkların yüzeydeki sıcaklığı daha da artırmasına karşı koyamıyor. Yetmezmiş gibi Merkür’ün Güneş’e olan yakınlığı, gezegenin sürekli mikro meteroit yağmuruna maruz kalmasına neden oluyor. Ay’a çarpan meteoritlere kıyasla daha hızlı olan parçacıklar, Merkür’ün yüzeyini iyice cehenneme çeviriyor.
Merkür’ün Güneş’e en yakın olduğu mesafe 45 milyon kilometre. Eliptik yörügedeki en uzun mesafe ise 70 milyon kilometre.
MESSENGER’ın analizleri, Merkür’ün yüzeyinde sanılandan daha fazla uçucu madde (kaynama noktası düşük) olduğunu tespit etti. MESSENGER’ın gezegen ulaşmasından önce varlığı çok düşük kabul edilen potasyum, klorür ve sülfür gibi elementlerin bugün Merkür’de var olduğu biliniyor.
Blewett, alçak alanların oluştuğu bölgelerde buharlaşan ve uzaya kaybolan elementler arasında sülfür bulunduğunu tespit ettiklerini söyledi.
‘Büzülen gezegen’
Güneş Sistemi’ndeki her gök cisminde olduğu gibi, Merkür’ün de konumu ve yapısı itibariyle kendisine has özellikleri bulunuyor. 2004’te ateşlenen ve yedi yıl sonra Merkür’ün yörüngesine ulaşan MESSENGER, OCak 2015’te gezegenin yüzeyine hiç olmadığı kadar yakınlaştı. Yüzeyden sadece 14,9 kilometre yükseklikten çekilen görüntüler, Nisan’da sona erecek görevin ilk günlerinde önemli bilgilere ulaşılmasını sağladı.
Blewett ve meslektaşları, çukurların yanı sıra Merkür’ün yüzeyinde dik yamaçlar keşfetti.Dahası, yüzeyi ne kadar sıcak olsa da, çekirdeği soğuyan Merkür, içindeki sıcaklık azaldıkça büzülüyor.
Yerkabuğu milyarlarca yıldır büzülen Merkür, Güneş Sistemi’nin başlangıcı olan 4,5 milyar yıldan bu yana kilometre daralmış durumda. Büzülmenin yüzeyde neden olduğu çatlak ve sürtünmeler ise dik yamaç ve tepelerin oluşmasını sağlıyor.
Yayıldıkları alan yüzlerce kilometreyi bulabilen yamaçların yanı sıra, MESSENGER çok daha genç ve hala oluşum sürecinde olan küçük yükseltiler de tespit etti.
Merkür’ün kutuplarındaki hiç Güneş görmeyen bölgelerde keşfedilen buz da genç jeolojik süreçlere işaret eden keskin yapılara sahip. Kutup bölgelerinde küçük, genç meteor kraterleri de yer alıyor.
MESSENGER baş mühendisi Sean Solomon, Merkür’e suyun kuyrukluyıldız ve uçuculuğu yüksek asteroidlerin çarpmasıyla geldiğini savunuyor. Dünya’ya suyun nasıl geldiği sorusunu da yanıtladığı düşünülen bu teori, Merkür’ün kutuplarını sanılandan daha yakın bir zamanda suya kavuşturmuş olabilir.
Space.com’a bilgi veren Solomon, yaşamın yapı taşları organik moleküllerin ve suyun Güneş Sistemi’nin derinliklerinden geldiği düşüncesine Merkür’ün bir örnek olduğunu belirtti.
Gökbilimciler, MESSENGER görevi ile elde edilecek verilerle, eski bilgileri bir araya getirerek kapsamlı bir rapor hazırlamayı planlıyor. Ayrıca, MESSENGER’ın X-ray spektrometresiyle gezegenin mineral haritası detaylı olarak çıkarılacak.
Blewett, Dünya’ya çok yabancı kalsa da Merkür’ün keşfedilmeyi bekleyen birçok özellik sakladığını ve Ay’a benzetilse de çok farklı olduğunu belirtti.
Yeni ve şaşırtıcı bilgiler için Nisan sonrasındaki açıklamaları bekleyeceğiz.