Bir zamanlar Dünya’nın benzeri olduğu düşünülen Mars’ın bugünlere nasıl geldiği halen kesin olarak bilinmiyor. Kızıl Gezegen’de bir zamanlar ilkel de olsa canlıların yaşadığı düşüncesi her geçen gün artarken, bir gün orada ne bulacağımızdan halen emin değiliz.
Mars’a yolculuk için gerekli teknolojiyi bir gün elde edeceğiz. Ancak adım atacağımız bambaşka Dünya’da hayatta kalmak için birçok soruyu cevaplamamız gerekiyor.
Mars’ta neden ‘iki yüz’ var?
Güneş Sistemi’ndeki tüm gök cisimlerinin farklı jeolojik ve topografik özelliklere sahip olduğunu biliyoruz. Mars’ın ilk dikkat çeken özelliği ise benzeri olmayan türden: Gezegenin iki yarısı birbirinden neredeyse tamamen farklı.
Mars’ın kuzey yarımküresi az kraterli düz bir yüzeye sahip. Alçak alanlardan oluşan kuzey bölgeleri, aynı zamanda Güneş Sistemi’ndeki en düz ve pürüzsüz bölgelerden biri. Bu durum, Mars’ın kuzeyinde bir zamanlar su varlığı olduğuna işaret ediyor.
Mars’ın güney yarımküresine bakıldığında ise bozuk ve bol kraterli bir alan görüyoruz. Güney bölgesi, kuzeyden de 4 ile 9 km daha yüksek alanlardan oluşuyor. Bir gezegenin iki yarısının nasıl bu kadar farklı olabileceğine dair en kestirme ve mantıklı açıklama ise belli: Bir zamanlar dev bir asteroit çarptı.
Sadece birkaç yüzyıl önce Mars’ta yaşam mı vardı?
Kimyasal karmaşası bakımından en basit organik moleküllerden biri olan metan, Mars atmosferinde ilk olarak 2003 yılında ESA Mars Express uydusu tarafından keşfedildi. Dünya’da metan gazının büyük kısmı, besinleri sindiren büyükbaş hayvanlar gibi canlı yaşamı tarafından üretiliyor.
Mars hakkında ilginç olan, metanın yaklaşık 300 yıldır Mars atmosferinde belli bir oranda yer aldığının düşünülmesi. Yani, metanın üretiminden ne sorumlu ise kısa bir süre önce ortadan kalkmış olabilir.
Bunun yanı sıra volkanik faaliyetler gibi metan oluşumuna sebep olan faktörler de var. ESA’nın Mart ayında Kızıl Gezegen’e yolladığı ExoMars uzay aracı, metanın kaynağı hakkında yeni bulgulara ulaşılmasını sağlayabilir. ExoMars’ın 19 Ekim’de Schiaparelli keşif aracını Mars’a yüzeyine indirmesi bekleniyor.
Mars’ta sıvı su var mı?
Antik nehir yataklarına ait olduğu düşünülen izlerin ardından, Mars’ta bir zamanlar sıvı su akışına yaşandığına dair de deliller elde edilmişti. Mart 2015’te sunulan bilgiler ise mevsimsel değişimin etkisiyle sıvı su akışı yaşandığını ortaya koymuştu.
Kızıl Gezegen’in yüzeyinde sıvı su akışının ne kadar sık yaşandığı ise belirsiz. Mars’taki atmosfer basıncı, Dünya’nın 100’de biri kadar. Atmosfer basıncının çok düşük olması, sıvı suyun yüzeyde belli bir süre kalabilmesini çok zor kılıyor. Yine de mevsimsel değişimlerde oluşan karanlık ve koyu çizgiler, Mars’ın tepelerinde her bahar tuzlu su akışı yaşandığına işaret ediyor olabilir.
Mars’ta okyanuslar var mıydı?
Uydu ve keşif araçları tarafından yapılan sayısız araştırma, bir zamanlar Mars yüzeyinde akan sıvı su varlığına işaret etti. Zamanla izi ortaya çıkarın dev okyanusların, vadilerin, nehir deltalarının ve minerallerin oluşması için su varlığı kaçınılmazdı.
Mars’ın bir zamanlar Dünya benzeri olduğuna dair bulgular kabul görmüş olsa da, sıvı suyun varlığını sağlayan şartların nasıl oluştuğu kesin değil. Güneş’in milyarlarca yıl önce daha güçsüz olduğu bilindiğinden, su ile oluştuğu düşünülen yapıların rüzgar erozyonu veya diğer jeolojik faaliyetler ile ortaya çıkmış olabileceği de göz ardı edilmiyor.
Mars’ın antik zamanlarda soğuk ve suya sahip bir yer olduğunu savunan modeller de var. Soğuk ve kuru bir yer olduğu düşüncesi ise neredeyse yok olmuş durumda.
Mars’ta yaşam var mı?
Mars yüzeyine değmeyi başaran ilk uzay aracı, 1976’da iniş yapan Viking 1 olmuştu. Viking 1, Kızıl Gezegen’de metik klorür ve diklorometan keşfetti. Bilim dünyasında büyük tartışmalar başlatan keşif, daha sonra Dünya kaynaklı olduğu ileri sürülerek sonlandırıldı. Her iki materyalin ateşleme öncesi temizlikten geçen Viking 1’in üzerinde kaldığı ve Mars’a böyle ulaştığı belirtildi.
Atmosferi yok olduğu için Güneş’in saçtığı radyasyonla gündüzleri kavrulan Mars, fazlasıyla kurak bir yer. Yine de Dünya’da eşine rastladığımız ve son derece zor koşullarda hayatta kalmayı başaran canlılar olması, aynısının Mars’ta neden geçerli olmayacağı sorusunu akla getiriyor.
Dünya’da sıvı suyun olduğu her yerde yaşam da bulunuyor. Mars’ta bir zamanlar sıvı su olduğu neredeyse kesin. Peki hayatta kalmayı başaran canlı var mı?
Dünya’daki yaşam Mars’tan mı geldi?
Dünya’ya yaşamın nereden geldiği sorusunun cevabı, Güneş Sistemi’nin herhangi bir noktasında yatıyor olabilir. İlk şüpheliler kuyrukluyıldız ve asteroidler olsa da, kesin bir cevap bulmaktan halen çok uzağız. Mars ise akıllara gelen bir diğer olasılık.
En ünlüsü 1984’te keşfedilen Allan Hills 84001 olmak üzere, Antarktika’da bulunan Mars’a ait meteroitler birçok önemli bilgi sundu. Mars kayaları, Dünya’daki mikropların oluşturduğu türden yapılar içeriyordu.
Mars meteroitleri üzerindeki analizler biyolojik olmaktan çok kimyasal açıklamalara getirse de, tartışmalar son bulmuş değil. Mars’ta bir zamanlar hayat olduğu ve asteroit çarpmaları sonucu kopan meteroitlerin Dünya’ya yaşamın yapı taşlarını getirmiş olabileceği mantıklı açıklamalardan biri.
Ancak sanki birileri deliller gözümüzün önündeyken Mars’ta bir zamanlar yaşam olduğunu, hatta halen olabileceğini kabul etmek istemiyor.
İnsanlar Mars’ta yaşayabilir mi?
Mars’a yapılacak yolculuk planlarını çizmeye başladık. Peki oraya gittiğimizde her şey planladığı gibi mi olacak? Bu sorunun cevabı, Mars’a gidinceye kadar verilemeyecek.
Aslına bakarsanız NASA’nın 1969’daki planı Mars’a ilk olarak 1981’de insanlı görev düzenlemek, 1988’de ise kalıcı koloni kurmaktı. Wernher von Braun’un çizdiği plan Elon Musk’ın açıkladığı gibi iyi hazırlanmış olsa da, birçok zorluk nedeniyle rafa kaldırıldı.
Plana göre, nükleer termal itiş gücüne sahip Mars Excursion Module (MEM), uzay mekiği görevleri ile yörüngede birleştirilecek ve 1981’de 12 kişilik mürettebat ile yolculuğa başlayacaktı. Karşılaşılan zorlukların dönemin imkanlarını aştığı görülünce, proje askıya alındı.
Mars yolculuğu gerçek olacak. Sonrasında ne yaşanacağı bilinmese de, Mars’ta bir şekilde hayatta kalmayı başaracağız. Çünkü bunda başarılı olana kadar ölümü bile göze alan sayısız gönüllü var.