Tarihte mumyalama yöntemini ilk kez kullanan uygarlık olarak kabul edilen Chinchorro halkından geriye kalan binlerce yıllık mumyalar, hızla çürümeye ve kararmaya başladı. Bilim insanları ise mumyaların kararmasını önleyecek çözümü bulduklarına inanıyor.
Modern Şili ve Peru kıyılarında yaşamış olan Chinchorro kültürü, M.Ö 5050 civarında başladıkları düşünülen mumyalama ile antik Mısır’a bile en az iki bin yıl fark atmış bir medeniyeti temsil ediyor. Haliyle, geriye çok sayıda mumya bırakmış olan Chinchorro’lardan 1914’ten bu yana 282 mumya keşfedildi. Mumyaların birçoğu, bugün Şili’deki müzelerde korunuyor. Ancak ciddi bir sorun var.
Geç fark edilen bir nedenden dolayı, 7000 bin yıllık mumyalar kararıyor. Yaklaşık 10 yıldır devam eden ve mumyaların çözülmesine de neden olan durum, son bir yıl içinde giderek hızlanmış durumda.
Tarapaca Üniversitesi’nden arkeoloji profesörü Marcela Sepulveda, ‘bilim insanları ve devletin acilen ne gerekiyorsa yapması gerektiği’ uyarısında bulunduktan sonra, Şilili yetkililer ulusal hazine olarak kabul edilen mumyaların hızla koyu renkli balçığa dönüşmemesi için Harvard Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Akademisi’ne (SEAS) başvurmuş.
SEAS’de biyoloji profesörü olan Ralph Mitchell, “Mumyalarda bu tarz bir çözülmeye bugüne kadar rastlamadık. Cevaplamamız gereken iki soru var: Bu çözülmeye neden olan ne ve ilerlemesini durdurmak için ne yapılması gerekli” ifadesini kullandı.
7000 bin yıllık öğreti
Chinchorro kültüründen geriye kalan mumyalama yöntemi, oldukça zor ve zaman alıcı olarak tanımlanıyor. RedOrbit sitesinden aldığım bilgiye göre, işlemde ilk olarak ölen kişinin beyni ve iç organları çıkarılıyor, ardından vücut boşlukları iplikle dolduruluyordu. Kafatası boşluğu saman veya kül ile doldurulduktan sonra, açılan parçalar kamışlarla yerine dikiliyor, ardından çene kanca veya benzeri bir aletle kafatasına tutturuluyordu.[quote_box_right]Chinchorro halkının diyeti yüzde 90 deniz canlılarından oluşuyordu. [/quote_box_right]
‘Mumyalayıcı’, bir sonraki aşamada hasar gören deriyi dikerek ve yama yaparak onarıyordu. Bu aşamada ise deniz aslanı veya diğer deniz canlılarının derisi kullanılıyordu.
Son aşamada ise mumya kendisine rengini veren bir karışıma atılıyordu. En eski tarihlerden kalan mumyalarda siyah rengi veren manganez bulunurken; daha ileri tarihlerdeki mumyalarda kızıl rengi veren toprak boyayı tespit edildi. M.Ö 13’üncü yüzyılda son bulan en mumyalar ise ‘çamur manto’ giymiş bir halde bulunmuştu.
Mumyalar üzerinde yapılan araştırmalar, Chinchorro halkının tükettiği besinin yüzde 90 denizden geldiğini göstermişti. Halk mumyalama dahil olmak üzere deniz canlılarından birçok alanda faydalanmayı biliyordu.
Chinchorro halkının 3000 yılı aşkın bir süre mumyalama geleneğini sürdürdüğü biliniyor. Wikipedia’ya göre bilinen en son örnekler M.Ö 1300’e uzanıyor (doğal olarak mumya haline gelen dahil).
Çürümenin sorumlusu yakayı ele verdi
ABD’li ve Şilili araştırmacılar, mumyalar üzerindeki analizlerinde ilk olarak çürümeye başlayan ve hasarlı olmayan deri örneklerini inceledi. İlk bulgular, çürümenin mikroplardan kaynaklandığını gösterdi.
Mitchell, ilk basamağın ardından ‘mikropların insan derisindeki benzerlerinden ne farkı olduğu,populasyonları ve davranışları gibi’ mikrobiyolojik soruları cevaplandırmaya çalıştıklarını belirtti.
Mikroplar laboratuvar ortamında kültür edildikten sonra domuz derisine aktarıldı ve çeşitli nem oranlarında değişim gözlemlendi. Nemin yüksek olduğu ortamda, 21 günün ardından domuz derileri çürümeye başladı. Elde edilen sonuç, Chinchorro mumyalarında gözlemlenen durumla örtüşüyordu.
Mitchell, müzelerdeki nem oranı gibi belli şartların düzenlenmesiyle mumyaların korunabileceğini düşünüyor. Öte yandan, doğadaki benzer risk altındaki mumyaların korunması, çözülmesi gereken bir diğer sorunu temsil ediyor.
Tarapaca Üniversitesi’nin liman kenti Arica’daki müzesinde 120 mumya bulunuyor. Kentin yakınında bulunduğu Atamaca Çölü’nün bazı bölgelerine 400 yıldır tek damla yağmur düşmedi.