Arkeologlar, Luksor’da bulunan ve M.Ö 1300 ile 1070 yılları arasında yaşadığı tespit edilen kadın mumyasının muhtemelen toplum içinde önemli yeri bulunan büyücü bir kadına ait olduğunu açıkladı. Ayrıca, mumyanın öldüğünde 25 ile 34 yaş arasında olduğu belirtildi.
Mumyanın üzerinde bulunan dövmeler, antik Mısır’da kadınların mumyalanma süreçleri hakkında yeni bilgiler sunarken, dini veya mistik ritüeller ile gömülmüş olabileceklerine işaret etti.
Mumyayı temsil eden kadın gövdesi, 2014 yılında Luksor’un batı yakasında kalan Deir el-Medina köyündeki kazı alanında Fransız arkeologlar tarafından bulunmuştu. Mumyanın çıkarıldığı mezarlığın geçmişte yağmalandığı anlaşılmıştı.
Kafası, elleri ve leğen kemiği olmayan mumyanın yaşını belirlemek zaman aldığı gibi mezardaki eşyaların da çalınmış olması geçmişi hakkındaki birçok bilgiyi tarihe gömdü. Bu konuda geride kalan en önemli ipuçları, omuzlarda, boyunda, sırtta ve kollarda bulunan 30’dan fazla gizemli dövme oldu.
Dövmelerin bazıları, açmış lotus çiçeği veya oturan babun gibi tedavi etme ve hastalıklara karşı koruma gibi büyü gücüne işaret ediyordu. En dikkat çeken dövme ise çizgiler ile tamamlanan kısık gözler oldu. Stanford Üniversitesi’nden Anne Austin, 2016’da yaptığı açıklamada, “Bu kadına hangi açıdan bakarsanız bakın size doğru bakan bir çift ilahi göz görüyorsunuz” ifadesini kullanmıştı.
Antik Mısır’ın savaşta ölen ilk kralı
Horus’un gözleri
Mısır Antik Eserler Yüksek Konseyi’nden Mustafa el Veziri ve meslektaşları, söz konusu dövmenin “wadjet” yani Horus’un gözleri olduğunu belirtti. Antik Mısır’ın en önemli tanrılarından birinin, tanrıça Hathor’un kutsandığı topraklardaki bir mumyanın üzerinde yer alması, mumyayı temsil eden kadının rahibe olabileceği düşüncesini doğurdu.
Mısır’da belli şekillerde yapılan dövmelerin 5,000 yıl öncesine uzandığı biliniyor. Bunun öncesinde ise vücut sanatı ağırlıklı olarak noktalar ve çizgilerden oluşuyordu.
Luksor’daki kadın mumyasında yer alan karmaşık dövmeler ise çok nadir örnekleri temsil ediyor. Fransız Mısırbilimci Eugene Grebaut, 1891 yışında 11 veya 12’nci Hanedanlık dönemine ait (yaklaşık 4,000 yıl öncesi) mumyalanmış bir kadının kalıntılarını bulmuştu. Ahşap bir tabutta bulunan mumya, üzerinde dini heykeller ve oymalardakine benzeyen dövmeler taşıyordu ve Tanrıça Hathor’un rahibi Amunet olarak adlandırıldı.
Ancak ortada bir sorun vardı: Kadınların antik Mısır’daki mezheplerde dini figürler olarak kabul edilip edilmedikleri bir muammaydı. Kısaca üzerinde kutsal figürleri temsil eden dövmeler bulundurması Amubet’i kutsal biri kılmaya yeterli değildi.
Luksor’da bulunan kadın mumyası, bu tartışmalara çok önemli yeni bulgular sunmuş durumda. Kadınların antik Mısır’da dini dövmeler taşıdıklarının yanı sıra, ilahi ritüellerin objeleri olmaları, artık daha kabul edilen bir görüş. Araştırmacılar, üzerinde Horus’un gözünü taşıyan kadının ilahi gücü temsil eden yüksek statülü biri olabileceğini belirtti.
Antik Mısır’ın dini ritüellerinde kadınların rolü hakkında yeni bilgiler sunan gizemli mumya, benzerleri bulunması halinde ileride daha çok bilgi sunabilir.